‘’Ben bu şehrin yerlisi değilim.
Şu an neden burada olduğumdan da emin değilim.
Yıllar önceydi.
Üniversite yıllarımdı, İran’ın en büyük şehirlerinden birinde, İsfahan’da üniversite okuyordum; bilgisayar mühendisliği.
Bir kız vardı, aşıktım.
Ama ben çok kapalı biriydim. Hiçbir zaman kendimi ifade etmedim, edemedim.
Dert oldu.
Geçen yıllar, beni bana düşman etti bu yüzden.
Sevdiğim kız benim sevgimden bihaber üniversiteden hemen sonra evlendi.
Ben bittim.
Ben hayata küstüm.
Yıllar geçti, şu an 34 yaşındayım. Yaklaşık 13 yıl geçmiş. Bir haber aldım. Ve bugün memleketim Loristan’dan buraya geldim, geçmişi düzeltme şansı doğurabilecek bu haberin peşinden; duydum ki sevdiğim mutlu değilmiş evli olduğu adam ile. Ama ne yapacağımı da halen bilmiyorum…
Hafız’ın ziyaretgah’ını mı sormuştunuz, galiba birlikte gitmeliyiz belki bana da bir yol gösterirsiniz. Yoksa bu şehirde avare avare kafayı yemem an meselesi. ‘’
Şiraz’da karşılaştığımız Mecnun yukarıdaki lafları İngilizce-Farsça karışımı bir lisanla yaparken ben onun hakkında bir kitap yazılmasını hayal ediyordum. Şiraz’ı düşünüyordum. Aşkı, şiiri, tarihi tasavvur ediyordum. Bir de elimdeki namaz taşından manalar çıkarıyordum.Gezi defterimin Şiraz’dan bahseden sayfalarına Hafız Şirazi’den bir dörtlük veya Sadi Şirazi’den bir hikaye ile başlamayı düşündüm başta. Ama daha sonra bizzat müşahade ettiğim modern çağın hafızlarından birinden yukarıdaki hikayeyi hatırlayınca… Galiba Hafız ve Sadi halen o topraklarda yaşıyorlar, onlardan bahsetmeli dedim….
Şimdi bu şehirden afili cümleler ile bahsetmek lazımdır. Ama gel gör ki bu şehir ile ilgili yaşadığım o yoğun duyguları cümlelere nasıl dökeceğimi kestiremiyorum. Aciz kalıyorum Şiraz’ın ihtişamına karşı. Benim nazarımdan İran’ın en güzel yeri Şiraz’dır. Halbuki çoğu kişi ısrarla İsfahan’ı savunur. Şiraz bir bütün olarak her yönden doyurucudur. Eksiksiz bir lezzettir… Aşktır. Şiirdir. Tarihtir. En güzeli ŞEHİRdir Şiraz… O kadar çok şey varki Şiraz’a dair, ben Şiraz notlarımı iki üç başlık altında paylaşmayı düşünüyorum.
Bugünkü yazımı Hafız’ın izinde Şiraz’daki aşk izlerine ayırdım. Aşk konuşacağız bugün.
Şiraz’a Yazd şehrinden 6 saat yolculuk yaparak geldik. Bir gece yolculuğuydu.Yol boyunca Hafız’ın Şiraz’lı güzelini tasavvur eyledik. Sabah erkenden İran’ın bu güzel şehrindeydik.
İmdi evvela Hafız’dan şu kısmı okuyarak, hatta ezberleyerek başlamalı sohbete. :
اگر آن ترک شيرازی به دست آرد دل ما را
به خال هندويش بخشم سمرقند و بخارا را
/eger an turki şirazi be dest ared dili ma ra /
/be hale hinduyeş bahşem semerkand u buhara ra/
”O Şirazlı Türk (güzel) bize iltifat eder, gönlümüzü alır, aşkımızı kabul eylerse
Onun siyah benine Semerkand’i de bağışlarız, Buhara’yı da”
Gazelin devamını şuradan okuyabilirsiniz. İçinde Türk kelimesi geçtiği için özellikle Türk kökenliler tarafından pek sevilen bir şiirdir. Bu şiire tarih boyunca bir çok cevap niteliğinde şiirler yazılmıştır. Araştırılırsa tadına doyum olmaz. Günümüzde halen Şiraz’ın batı tarafına düşen kırsal alanlarda göçebe Kaşkay Türkleri yaşamaktadır. Bu şiir insana onların kokusunu da hissettirir.
Şiraz’a dair cümleler kurarken Hafız’dan da Sadi’den de bolca konuşacağız, konuşmalıyız.
Ama şimdi önce şehre yerleşmeliyiz. Şiraz’a gitmeden önce gerek harita üzerinden yaptığımız tahliller gerekse okuduğumuz rehber kitabımızdan konaklayabileceğimiz en uygun yeri saptadık.
Şiraz’da Kalınacak Yer:
Şiraz’daki Şüheda Meydanı ve bu meydan boyunca ilerleyen cadde Şiraz’ın en merkezi yeri olup, şehrin tamamına ulaşabilmek babından kalmak için uygundur.
Biz de bu cadde üzerinde Istıghlale Hotel‘de iki günlük yer ayırttık. Günlüğü kişi başı 5. 000 Tümen (yani 8 Lira gibi bir rakam). Evvelül kelam otelimize not da verelim: 10 üzerinden 8.5; Küçük ve tatlı bir yer. Gayet samimi bir otel yetkilimiz vardı. İki gün sonra otelden ayrılırken aramızda bayağı bir samimiyet bağı olduğunu fark etmiştik.
Sonra, otelimiz dünyanın diğer bir ucundan Koreli iki aşığı da ağırlıyordu. Bu da kompozisyonumu tamamlayacak olan diğer bir parçaydı. İki Koreli genç sevgili dünya turuna çıkmışlardı ve o günlerde onlar da Şiraz’da Hafız’da kendilerini bulmaya çalışıyorlardı. Teni güneşte yanmış çekik gözlü kıza ne güzel yakışmıştı örtünmek…. Neden bir fotoğraflarını çekmeyi düşünmemiştim ki. anlattıkları hikayelerine iliştirebileceğimiz bir görsel olurdu…
Şiraz’da aşk devam ediyordu….
Hafız’ın dizine gittik. Bir akşam üzeriydi. Hafıziyeh derler Hafız’ın kabrinin olduğu yere. Şiraz’ın ortasından bir dere geçer. Kaldığımız otel bir tarafında Hafıziyeh öteki tarafındaydı derenin….
Hafıziyeh:
Burayı galiba Yahya Kemal BEYATLI’nın şiiri ile tasvir etmeliyim. Zira ben şair değilim, olur ki kelamım Hafız’ı anlatmakta aciz kalır.
Hafız’a dair başka şeyler:
Fal-e Hafız
Tüm Şiraz’da ve özellikle Hafız’ın kabrinin bulunduğu çevrede Hafız usülü fal bakılır. Hafız’ın beyitlerinden kağıda yazılmıştır, bir kuş aracılığıyla Hafızane falınıza bakılır. Kuş hafızın beyitlerinden bir beyit seçer, ve o falınıza yorumlanır.
Şirazlılar bunu sadece bu şekilde yapmazlar. Şiraz’da insanlar bazen toplanıp Hafız’ın kitabının herhangi bir sayfasını açıp, rast geldikleri dizelerden geleceklerini yorumlamaya da çalışırlar.
Tüm İran’da özellikle de Şiraz’da Hafız’a inanılmaz bir sevgi var. Bu denli olduğunu bilmiyordum, açıkcası beklemiyordum. Ben, bizim Konya’daki Mevlana havasında bir ortam olur sanmıştım.
Ama yanılmışım. Mevlana’nın Mesnevi’si Farsça olduğu için Türkiye’de Mevlana asla anlaşılmıyor. Evet insanlarımızdaki Mevlana bilincinden falan bahsedebiliriz ancak o kadar. İlerisine giden pek az kişi var. Halbuki Şiraz’da herkeste bir Hafız etkisini apaçık görürsünüz. Şiraz’dasınız canınız sıkıldı, sokağın köşesindeki manav amcaya gidin. O sizi Hafız’ın beyitleriyle mest etmesini bilir. Veya sokağın ortasındaki dervişane dilenciye uğrayın.
Kısaca ben Şiraz’ı gördükten sonra, ‘Neden Konya bir Şiraz değil, ve neden Mevlana’yı bir Hafız yapamıyoruz’ diye kendi kendime hayıflanıyorum. İkinci memleketi Konya olan birisi olarak soruyorum;-Konya’da kaç kişinin evinde Mesnevi bulunur. Ve kaç kişi alıp da bu Mesnevi’yi okuyabilecek kıvamdadır.
Güneş batmak üzereydi Hafıziyeh’ye gittik. Hafızıyeh’nin önünde güzel çay bahçeleri vardır. Şairin kabrine yakışır şekildedirler. Orada biraz soluklanmak için çay içtik. Sonra usulca şairin dizine doğru yanaştık.
O gece Hafız’ın aramgahı aşıklarla dolmuştu. Evet basbayağı aşık mahlukat cirit atıyordu kabrin etrafında. Sonra bir aşık kümesi toplandı kabrin baş ucunda. Biz de aşıkların içine tebdili kıyafet dahil olduk. Sükut ettik, kulak verdik sadece aşk dolu hallerine. Aşıklardan biri kelam oldu söylemeye başladı. Hafız’dan beyitler okudu, okudu. Ağlamaklı okudu, sevinçli okudu. Okurken arada bir durup aşıklar topluluğunun içerisinden birinin gözlerine bakıyordu. Hep aynı kişiye bakıyordu. Ben o gece orada Hafız’ın Divanı’nı okuyan kızın gözlerinden aşk parıltısını gördüm. Aynı parıltıyı Loristan’lı mühendisin gözlerinde de görmüştüm, yine Şiraz’da.
Orada kabrinden dayanamayıp Hafız’ın kalkacağını sandım. Kim dayanır bu hale. Ama sonra dediler ki Hafız’ın kabri her vakit aşıklarla doludur. Alışıktır Hafız böyle ağırlamalara.
Hafız-i Şirazi’yi çok abarttığımı düşünüyorsanız size şöyle tarihsel bir iki detay daha vereyim;
– Faust’un yazarı, ünlü Alman şair Goethe’nin, son eseri West- östlicher Diwan isimli şiir kitabını kendisinden etkilenerek yazdığı İranlı şairdir Hafız. Doğu ile ilgisi daha öncelere uzanan Goethe, Hâfız’ın Joseph Von Hammer-Purgstall tarafından manzum olarak Almanca’ya çevirilen Divan’ını okumuş ve adeta Hâfız’a aşık olmuştur. Goethe’nin West-Östlicher Diwan’ı yazması ile birlikte, Hâfız Almanya ve Avrupa’da meşhur olmuştur. Bugün Der Spiegel’in internet sayfasında dahi Hâfız’ın şiirlerinden tercümeler bulmak mümkündür.
– Osmanlı’da Sadi Şirazi ile birlikte Hafız Şirazi sürekli olarak okullarda okutulurmuş…
Biraz da biz Hafız okuyalım:
döner yine kenân’a kaybolan yûsuf, üzülme
üzüntüler kulübesi gül bahçesi olur bir gün, üzülme
iyileşir durumun ey gam çeken gönül kaygılanma
geçer bu çılgınlığın, sakinleşir başın, üzülme
dönmese de felek bizim arzumuzca iki gün
bir kararda kalmaz devran her zaman, üzülme
gelirse ömrün baharı, yine çimenler üstünde
başına gülden şemsiye çekersin ey bülbül, üzülme
ümitsiz olma sakın ha, bilmezsin gaybın sırrını
perde ardında olur gizli oyunlar, üzülme
ka’be aşkıyla çölde yürüyeceksen eğer
batsa da ayağına muğîlân dikeni, üzülme
sevgilinin ayrılığında, rakibin sıkıntısında halimizi
bilir hep halden hale sokan allah üzülme
söküp götürürse de yokluk seli varlık temellerini ey gönül
kaptanın nûh ya, korkma tufandan, üzülme
konak tehlike dolu, hedef çok uzak olsa da
sonu olmayan bir yol yok, üzülme
yoksulluk köşesinde, karanlık gecelerin yalnızlığında hâfız
oldukça virdin dua ve kur’ân üzülme
—
Notların Devamı: Seyahatya: İran Gezi Günlüğü
Şiraz’da ikamet edilebilinecek uygun otel ve hosteller için: tıklayınız.
Omer Dogan
Latest posts by Omer Dogan (see all)
- Cebu (Filipinler) Seyahat Rehberi - 29 Ocak 2023
- Cami Mimarisinde Kubbe ve Minare Artık Gereksiz mi? - 30 Eylül 2022
- Pandemi Sürecinde Yapılacak En Güzel Aktivite: Dağ Yürüyüşü (Seul’de Dağ Yürüyüşü için En Güzel 4 Rota) - 28 Kasım 2020
- Çocuğunuza Chopsticks ile Yemek Yedirmeniz için 4 Neden. Chopsticksin Faydaları - 25 Eylül 2020
- Endonezya Gezi Notları 2 – Dünyanın En Korkunç Yanardağlarına Sahip Bölge; Toba - 25 Aralık 2018
0 yorum